Irak’ın Süleymaniye kentinden 8 Aralık’ta İran’a geçtiğini, oradan da geçtiği Ermenistan-İran sınır kapısında gözaltına alındığını ifade eden gazeteci Aziz Oruç, sonrasında yaşadıklarını şu sözlerle dile getirdi:
“Ermenistan polisi, sınır kapısında pasaportumun sahte olduğun ileri sürerek beni orada gözaltına aldı. Ben birkaç saat bir odaya kapattılar. Çokça tehdit edilip, fiziki şiddet uyguladılar. Ben gazeteci olduğumu, Türkiye’de hapis cezam olduğu için Avrupa’ya geçiş yapmak istediğimi söyledim. Orada, beni bir odada tutanlardan Ermenistan’a sığınma talebimi ilettim. Ancak tüm taleplerim tehditle birlikte geri çevrildi. Beni kelepçeleyip ‘Seni İran’a teslim edeceğiz, orada seni idam etsinler’ diye tehdit ettiler. Ardından beni İran’a göndererek, oradaki istihbarata teslim ettiler. İran istihbaratı beni teslim alıp gözaltına aldı. 2 gün gözaltı süresinden sonra beni mahkemeye çıkardılar. Bir milyon 800 bin İran tümeni para cezası vererek sınır dışı etme kararı aldılar.”
Aziz Oruç, hakkında verilen ‘sınır dışı’ kararından sonra İran istihbaratının kendisini Türkiye’ye gitmesi için sınır kapısına yaklaşık bir kilometre mesafedeki bir noktadan kaçak bir biçimde Türkiye’ye giriş yapmaya zorladığını ifade etti.
Oruç yaşadıklarını şu sözlerle dile getirdi:
“Beni bir gece tel örgülerle çevrili Türkiye-İran sınırına bıraktılar. Benim tel örgüleri aşıp Türkiye’ye kaçak bir şekilde girmemi istediler. Tüm itirazlarıma rağmen beni zorla tellerden Türkiye sınırına attılar. Defalarca beni attıkları Türkiye topraklarından tekrar İran’a geçip, resmi yollardan tekrar Türkiye’ye giriş yapmak istesem de buna izin vermediler. Orada sınır tellerinden geçerken yaralandım. Burada ölüme terk edildim. Ardından Doğubayazıt’a geldim. İran ve Ermenistan benim uluslar arası sığınma hakkımı kabul etmeyerek suç işlediler. Bu iki ülkenin uyguladığı bütün politikalar uluslararası hukuka aykırıdır. Bunun için uluslararası mahkemelere başvuracağız”
Gazeteci Oruç, iki gün önce avukatı aracılığıyla kamuoyuna seslendiği mesajında şunları belirtmişti:
“Bir gazeteci olarak yıllarca halkların sesi olmaya çalıştım. Günlerdir Ermenistan İran ve Türkiye’de ağır tecrit koşullarında tutuldum. Şimdi en çok sizin dayanışmanıza ihtiyacım var. Özgür yarınlarda görüşmek dileği ile…”
Gazeteci Aziz Oruç Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesinde 11 Aralık günü polisin düzenlediği operasyonla HDP Doğubeyazıt İlçe Başkanı Abdullah Ekelek ve Muhammet İkram Müftüoğlu isimli yurttaşla birlikte gözaltına alınmıştı. Oruç ve beraberindekilerin gözaltına alınmasının ardından İçişleri Bakanlığı, evli ve iki çocuk babası olan gazeteci Aziz Oruç için “terörist” ifadesini kullanmıştı ve havuz medyası gün boyu “PKK mensubu terörist, kendisine yardım eden HDP İlçe Başkanı ve PKK sempatizanı ile birlikte polisin başarılı operasyonu sonucu yakalandı.” şeklinde haberler paylaşmıştı.
Gazeteci Aziz Oruç’un eşi Hülya Oruç, İçişleri Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya ve havuz medyasının yaptığı haberlere tepki göstererek eşinin gazeteci olduğunu ve kendisinden haber alamadığı için endişelendiğini ifade etmişti. Hülya Oruç eşi için yaptığı açıklamada şunları söylemişti:
“Ağrı’nın dondurucu soğuğunda eşim donmak üzereyken Abdullah Ekelek kurtarıyor onu. Bir gazeteciye, insana yardım ediyor. Eşim gazetecidir. Eşimin sağlığından ve can güvenliğinden şüphe ediyorum. Doktorlar eşimi tedavi etmeyi reddediyor, eşimin sağlık sorunları hakkındaki her türlü sorumluluk da Yaşar Eryılmaz Devlet Hastahanesi’ne ve doktorlarına aittir. Eşim gazetecidir, bunu ispatlayan sayısız imzalı haberi, yazıları ve katıldığı programlar var. Eşimin üzerinde bir algı yaratılmak isteniyor. Eşimin üzerine başka suçlar atılmak isteniyor. Ben eşimi istiyorum. Eşime yardım etmeselerdi o insanlar, eşim soğuktan donacaktı ve belki de ölecekti.”
Gazete Praksis – Özgür Basın, Özgür Toplum