enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,5004
EURO
34,6901
ALTIN
2.496,45
BIST
9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Van
Az Bulutlu
17°C
Van
17°C
Az Bulutlu
Pazar Açık
17°C
Pazartesi Açık
18°C
Salı Açık
19°C
Çarşamba Az Bulutlu
21°C
/
/

Savaş Demir

Gazeteci

Propagandanın buzkıran rolü ve devrimci akıl

04.03.2020
A+
A-

Savaş Demir yazdı: Propagandanın buzkıran rolü ve devrimci akıl

Latince’de propagandanın sözcük anlamı; yayılacak şeyler olarak geçer. Yani tolumun veya belirli bir topluluğun tavır ve davranışlarını belirlemek ve ve bu doğrultuda yönlendirmek için mevcut düşünceleri sistemli bir çabayla değişik biçimlerle yayma faaliyetidir. Yazılı ve sözlü olarak belirlenmiş araçlarla yapılan faaliyettir.

Devrimci propaganda onun içeriğini ifade eder. Mevcut sömürü düzeninin teşhirini yaparak, bundan kurtulmanın yolunu gösterir, aydınlatır. Komünistler propaganda ve ajitasyonu devrimi örgütlemede en temel araçlar olarak görürlerken, burjuvazide bunu etkin kullanır.

Öyle ki, Hitler’in propaganda bakanı Göbels’in propagandayı faşizmin etkin bir silahı olarak kullanması ve kitleleri sürekli üretilen yalan haberlerle bombardımana tâbi tutması en bilinen örneklerdendir. Bugün de kapitalist dünyada, sömürü düzeninin devamı için kullanılan en temel araçlardan biri tabiiki Gobels’in Yalan Doktrinidir. Ve bunda pekde başarılı olmaktalar.

Türk faşizmide, Hitleri feyz alarak onu aratmayan muazzam çabalarıyla milyonları bu yalan propaganda ve ajitasyonla iktidarını sürdürmüyormu. İçerde ekonomik, siyasal krizle boğuşurken, sömürü, baskı, katliamlarla gelişen muhalefeti ezezn faşist rejim koşullarında bu tabloyu propaganda araçlarıyla kitlelere bambaşka bir tablo olarak sunarak devamını sağlmakatadır. Açlık ve yoksulluğun getirdiği ‘çaresizlikle’ intihar edenlerin sayısının giderek artması, kadın cinayetlerinin, çocuk istismarlarının artık rutine bağlandığı Türkiye’de insani değerlere giderek yabancılaşan bir toplumun yaratılması işte bu Göbels’in Yalan doktrini sayesinde olmaktadır.
Yani okadar muazzam bir değere sahip olan bu propaganda ve ajştasyon faaliyetinin faşizmin elinde başarılı olmasının elbette tek başına nedeni onların bunu sadece ustaca kullanmalarında yatmıyor.

En önemli nedenlerinden biri, Devrimci aklın bu faaliyetle kurduğu ilişkidir. Yani bunu etkin kullanamaması, düşmanın kullandığı bu aracın çok etkin olmasını sağlamaktadır.
Propaganda ve ajitasyon meselesi, Rus devrimci mücadelesi içinde önemli bir yerde durmuş ve devrimin kazanılmasında yol gösterici olmuştur. Plehanov’un açılımlarını referans alan Lenin’in Ajitasyon ve Propagandaya önemi güncelliğini koruyarak ‘Ne Yapmalı’ da komünistlere yol göstermeye devam etmektedir. Peki bu önemli, etkin araçla bugün nasıl bağ kurulmaktadır. Devrimci akıl, bu etkin aracı etkili kullanabiliyormu. Elbette buna en iyi yanıtın, faşizmin ve partilerinin halen kitllerden aldığı desteğin kapsamına bakarak anlayabiliriz.

Örneğin savaş tezkeresini çıkarması ve Suriye’ye, bölge halklarına karşı açtığı savaş ve gelinen noktada yüzlerce askerin ölümü, bölgede halkların katledilmesi, içeride yoksullaşmanın artması, intiharlar ve daha bir çok soruna rağmen, kitlelerin desteğini almayı sürdürmesi, elindeki propaganda araçlarının etkin kullanmasıyla bağı yokmudur. Yazılı, sözlü ve görsel medyayı etkin kullanan Faşizm, vergilerle paraların kendisinden çalınarak savaşa ve militarizme harcanması, evlatların zorunlu askerlikle yada parayla satın alınarak başka bir ülkenin topraklarında savaştırılarak öldürülmesi, açlıkla yüzyüze getirilerek intiharalara sürüklenmesine rağmen öfkelerini, Elbistan’da yine bu kirli savaşın sonucu olarak gelen mültecilere yöneltmesinin nedeni faşist propaganda ise, bir yanıda devrimci propaganda ve ajitasyonun devrimci aklın kullanımında olmayışıdır.

Devrimci-komünist hareketin dünden bugüne propaganda ve ajştasyon faaliyetiyle birleşen örgütlenmesi kürt, alevi, yada en iyi haliyle Üniversitelerde olagelmiştir. 71 devrimci çıkışın bu kesimlerde olmasının elbette maddi zemini vardı. Faşizmin zulmünü en fazla yaşayan ulusal ve mezhepsel kimlikler olması, yada geleceksizleştiilen gençliğe yönelmesi kaçınılmazdı. Ancak bu tek düze yönelmenin ağır sonuçlarını bugün daha fazla yaşadığımızı net görmekteyiz. Sünni, Türk işçi ve emekçilere mesafeli yaklaşım psikolojisinin halen varlığını sürdürmesi, faşizme yedeklenen %40’lar, diğer burjuva partilerindeki toplam % 40’ler gibi olağanüstü bir tablonun yıllar boyunca devam etmesini sağlamaktadır.

Öyle ki, bu ruh hali, asker ölümlerinin gelmesi ve sürekli artmasına karşı propaganda ve ajitasyonun yönünü sünni ve Türk emekçilerine yöneltmesini engelledi. Şovenizmden etkilenen, siyasal islamın etkisinde olan ancak açlık, yoksulluk, tabutlarla yüzyüze gelip mevcut tabloyu sorgulayan işçi ve emekçilere yönelik devrimci propagandayı yapmayı engelleyen bu ruh hali değil midir?

Kapitalizmin ve faşist devlet iktidarının Türk, sünni, Kürt, Alevi ve diğer tüm topluluklarına karşı sömürü başta olmak üzere açlığı, yoksulluğu, itiraz edene baskı ve zoru kullanması, savaşa bunların evlatlarını sürmesini, işsizlikle onları yüzyüze bıraktığını, toplanan ve değişik kurumlarda biriken vergi, bağış ve bütçelerin bir avuç zengine ve yandaşına peşkeş edilmesini anlatmak devrimci aklın temel görevidir.

Ancak İdlib’de resmi rakamlarca 36, yerel kanaklarca 114 askerin ölümü üzerine sadece açıklama veya kınama yapmakla yetinmenin, Yalan Doktri’nin başarılı olmasının en temel nedeni olmaktadır. Çünkü faşist propaganda aygıtına karşı kitleleri yerinde aydınlatacak, onlara gerçeği gösterecek bir propaganda ve ajitasyon faaliyeti yok debecek kadar azdır. Oysaki, 90’lı yılların ortalarında ‘Sürekli Aydınlık İçin 1 Dakika Karanlık’ eylemleri yada Gezi sürecindeki olağanüstü propaganda ve ajitasyon faaliyeti bir sorunu hızla yüzbinlerin gündemine sokmayı başarmıştı.

Devrimci aklın, benzer olumlu deneyimleri yeniden hatırlayarak, savaş karşıtlığı pozisyonunu yerinde propaganda ve ajitasyon faaliyetiyle kitlelerle buluşmasını gündemleştirmesi gerekmektedir. Bugün savaş çığırtkanlığı yapan, ölümlerle, kan ile beslenen bir faşist iktidarın bu gerçek yüzünü, amaçlarını bu faaliyetle anlatmak, devrimci gelişmenin de olmazsa olmazın yönüdür. Ancak bu somut plan ve örgütlenmeyi gerektirir.Propaganda ve ajitasyonun, İnisiyatifler, komiteler, platformlar, dernekler, cepheler, vb örgütlerle süreklilerştirilmesiyle etkili bir araca dönüşmesi sağlanabilinir.

Yazarın Diğer Yazıları
/