enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,3799
EURO
35,1599
ALTIN
2.323,52
BIST
9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Van
Açık
11°C
Van
11°C
Açık
Cuma Açık
13°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
14°C
Pazar Açık
14°C
Pazartesi Açık
15°C
/
/

Savaş Demir

Gazeteci

Kapitalizmin Karanlığına Karşı, Sosyalizmin Aydınlığı

A+
A-

Gazeteci – Yazar Savaş Demir, coronavirüs, kapitalizm ve sosyalizm üzerine yazdı: Kapitalizmin Karanlığına Karşı, Sosyalizmin Aydınlığı

 

KAPİTALİZMİN KARANLIĞINA KARŞI, SOSYALİZMİN AYDINLIĞI

Sosyalizm yaşatır, kapitalizm öldürür sözü  bir gerçektir. Kanıtlanmış, bugüne bırakılan bir deneyimdir. Coronavirüs ile birlikte Sosyalizm ile Kapitalizm arasındaki en temel farkın nasılda ortaya çıktığını görmekteyiz. Sosyalizmden etkilenmiş demokratik bir Küba’da bile sağlığa verilen devasa önemin sonuçlarını gördüğümüz bu günlerin, SSCB’nin insanlık tarihine büyük katkısıdır “Ücretsiz sağlık sistemi”.

Sosyalizmin aksine, merkezinde özel mükiyetin durduğu kapitalizmin, insanın ve doğanın tahribatından öte bir anlam taşımadığını Coronavirüs salgını ile bunu net görmüş olduk. İnsanlığın özgür ve sağlıklı geleceği, doğanın korunması anlayışı ile oluşan bir sağlık sisteminin olmayışı, artı değerin merkezinde durduğu özel mülkiyetli sistemin bugün on bini aşan bulaşıcılığı ve binleri geçen ölümleri durduramayışının en önemli nedeni değil midir?

 

SOSYALİZMDE SAĞLIK SİSTEMİNİN GELİŞİMİ

Ekim devrimi ile birlikte insanlığın en önemli gelişmelerinden biri elbette sağlık alanında olmuştur. Dünyada ilk bağımsız Sağlık Bakanlığının 1917’de Sovyetlerde kurulması tesadüfi değildir. Lenin’in yakın arkadaşı Dr. Semashko‘nun ilk bakan olduğu Sağlık alanında koruyucu sağlık hizmeti anlayışı temel yaklaşımdı.   

Çarlık döneminde bir çok hastalıklar karşısında çaresiz kalan insanlık, Ekim devrimi ile birlikte ücretsiz sağlık hakkına kavuşması ve bu alanda devasa gelişmesiyle önemli bir kazanım elde etmiştir. Öyle ki Ekim Devrimi’nin basıncıyla birlikte dünyada kapitalist devletlerde yasalarında benzer değişiklikler yapmak zorunda kalmışlardır.

Avrupa’da ve bir çok ülkede kısmi de olsa ‚sosyal bir hak‘ olarak sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkının var olmasını Ekim Devrimine borçludur. Elbette bugün bu hakkında giderek yok edildiği bir dönemde yaşadığımızı ve sonuçlarını bugünlerde insanlığın gündeminin birinci sırasını meşgul eden salgın hastalığından görmekteyiz.

Dr.Semashko, kendisini “Sosyal hijyenist” olarak tanımlar. ‚Sosyal hijyen‘ kavramı sosyolojinin biyoloji ile hibridleştirilmesiyle pozitivist bir sosyoloji yorumundan ortaya çıkmıştı. O dönemin yaygın analizlerinden biri olan ve Narodnikler arasında kabul gören sosyal hijyen anlayışı Sosyalizmdeki hekimlik anlayışına da yön vermekteydi.

Sonraki yıllarda hem Sovyet Sosyalizminde hem de başkaca sosyalizmden etkilenmiş ülkelerde Sağlık alanında önemli başarılar sağlanmış ve kısa bir zaman içerisinde büyük kapitalist devletleri aşan bir sağlık sistemi ortaya çıkmıştır.

Ekim Devriminden önce 26 bin olan doktor sayısının 1931 yılında 76 bin olması buna en önemli kanıttıt. Bugün dahi Tıbbi Araştırma Merkezlerinin insanlık yararına yetersiz oluşu veya bu alanda faaliyet yürütmemesine karşın, özellikle 1912 Çarlık Rusya’sında tek bir Tıbbi Araştırma Kuruluğunun olmamasına karşın, 1931 yılında 106 tane olması bir başka gelişmedir.

Yine Tıp eğitim veren kuruluş sayısı 6’dan 34’e yükselmesi, Devrimden önce hiç hastahanesi olmayan Tatar Cumhuriyetinde 1932 yılında 20 büyük hastenin olması Sosyalizmin sağlığa, insana verdiği değeri açıklar.

Bu nedenler Bolşevikler, sağlık sorunlarının bir an önce çözümü için ‚Feldsher‘ denilen ortaöğrenimden sonra sağlık eğitimi görmüş yardımcı sağlık personeli yetiştirmeyi özel olarak örgütledi. Yine Çin devriminde de ‚çıplak ayaklı doktor’lar yetiştirerek yardımcı personel boşluğunu doldurmaya çalışmışlardır.

Sovyet Sosyalizminde, geleceğin hekiminin yaratılması önemli bir sorundu. Bolşevikler bu amaçla, 1924 yılında Tıp eğitimi ilkelerini yeniden tanımlayarak, insan ve doğanın merkezde durduğu, bilimsel eğitimi yeniden planlamış ve örgütlemiştir. Buna göre, hazırlık olarak biyoloji ve fizikokimyayı kapsayan ciddi bir temel bilimler eğitiminin verilmesi, sosyal bilimlere yeterli düzeyde yer verilmesi, hastaların çalışma yaşamı ve yaşam biçimi göz önüne alınarak değerlendirilmesinin sağlanması, organizmanın çevreyle olan ilişkisinin çözümlenebilmesi için mutlaka gerekli olan materyalist düşüncenin özümsenmesi, hastalıklara yol açan mesleksel ve sosyal koşullara sadece tedavi açısından değil korunma için de önem verilmesi yönünde yeni bir sistem ve anlayışı geliştirildi.

Tıp eğitiminin toplumun genel yapısından ayrı ele alınmadığı bu bilimsel anlayışın kapitalist bir ülkede söz konusu olmadığını tanık olmaktayız. 1960’lara kadar SSCB’de Kaba ölümlerin dahi binde 6.9 olmasına karşın sonraki yıllarda bu oranın binde 10.8’e yükselmesinin sosyalist sistemden kapitalist sisteme dönüşünde aramak gerekir.

Sosyalizmde insanlık için yeniden planlanan sağlık sisteminin kapitalist toplumda bundan söz edilemediğini elbette bugün insanlığın içerisinde bulunduğu ve daha öncede benzerlerin olduğu salgın hastalıkların yarattığı kriz ile görmekteyiz.

Kapitalizm, eğitimden ulaşıma kadar temel gereksinimlere ulaşılamadığı, her şeyin parayla alınıp satıldığı bir sistemdir. Sağlık da ücretsiz temel bir hak olmasına rağmen, parası olanın elde edebileceğiz bir alan dönüştüğü için, yılda binlerce, on binlerce insan bu haktan mahrum kaldığından yaşamını kaybetmektedir.

Bugün dünya çapında yayılan Coronavirüsün açığa çıkardığı en temel sorunlardan biri de sağlık alanındaki imkansızlıklardır. Yeterli düzeyde hekimden tüm sağlık personeline, temel sağlık malzemelerinden, hijyenik maddelerine, hastahaneden acil bakım alanlarına kadar olmayışı hastalara müdahale yapılmayışı yada yeterli düzeyde yapılamayışını getirmiş, ve ölümlerin artmasına yol açmıştır.

Oysa ki, silahlanmaya ayrılan bütçe dünya çapında 2018 yılı verilerine göre 1.8 trilyon dolardır. ABD’nin başını çektiği ve aralarında bugün sağlık alanında Salgın karşısında yeterli donanıma sahip olmamakla eleştirilen Fransa’dan Almanya’ya bir çok  ülkenin silahlanmaya değilde, sağlık alanına bütçe  yapılmış olsaydı, bu ve benzeri hastalıklara müdahale daha etkili olur, kayıplar en aza inebilirdi.

Oysa ki, Tıbbi Araştırma merkezlerinden, hastahanelere, sağlık malzemelerin üretiminden, personel sayısının arttırılmasına kadar birçok konuda bir gelişim elbette insanlığın karşılacağı olası sağlık sorunların önüne geçilebilecektir. Ancak eğitimde olduğu gibi sağlık alanında da özelleştirilmenin esas alınması ve birer ticaret alanı olarak görülmesi, bugünkü tabloyu ortaya çıkarmaktadır.

Kapitalizm koşullarında insanlığın  bir geleceğinin olmadığını bir kez daha görmekteyiz. İnsanın ve doğanın tahribatı üzerinden varlığını sürdüren kapitalizme karşı mücadele etmek bu bakımdan daha fazla önemdedir. Bundan dolayı Ekim Devrimin yol göstericiliğine daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bugünlerde, Sosyalizmi savunmak güncel bir görevdir.

Yazarın Diğer Yazıları
/